17 Şubat 2013 Pazar

m_ağ_ır_a...





anlamına küsmüş
bir mağaradan,
sesinin yankısını
bekleyemezsin!

"su 100 derecede kaynar"
genellemesi
dilimize tüy dikmiş...
akıp giden su,
0 derecede donar!

hayır hayır...!
kendime kızgınlığım!...
yani,
kendime kızabileyim diye
egzersizler yapıyorum günlerdir...
sanırım umut vaadediyorum!...
narsisizm uzaktan öyle "hoş" mu
görünüyor bilmem ama
eğer bu kanıya erişmişsen,
düşünce bağının
uzaktan "boş!" olduğu kesin...
insan,
neresine sığıştırmak isterse istesin,
öfke,
en bariz değer veriştir!...
bu sefer ben,
kendime öfke tütsüleri
yakıyorum!...

bana,
- hiç sormamam bundandır!,
ve her seferinde sorman da!-

neden bunu yaptığını bilmiyorum...
"bu"...?
yeterince
didiklemeyi bilen,
bir şekilde tanıma da erişir elbet...
o zaman,
iyi-kötü
nokta atışından
bir başka kapı gıcırtısını
yaratmak mümkün olabilir!...


üzerime alındığım
dizeleri,
sarmalandım...
ayaklarım üşümedi!...
neden
"ayaklarını sıcak tut kızım"
dediklerini
anladım...
ama
ben
o cogitoya
inanmıyorum!
soyut
dizeler
ruhu sıcak bir şarabın
sarhoşluğuna sürükler...
sonra
bir "yokmuş"_luk
oluverir bedenin...
endişelenme,
kendime sövüyorum!..

ben sana,
benim bebeliğimi
çözümle diye yazmamıştım
oysa...
bunu yapabilmek için
yetiştirilen nesiller tanıyorum,
ironik olarak
ve düzenli
olarak benden daha ağır
ilaçlar kullanıyorlar!..
korkunç bir sarmal bu!..
( tamam tamam, dokunmuyorum psikanalizme!.. onlar ruh arkeologları..!)

ben bundan
anlatmadım!...
tanışamayacak kadar
kalabalıksa
zaman...
mektup yazacak
adresin de yoksa...
anlatırsın..
insan,
"şimdi ve burada"lığını
şimdi ve burada
olamıyorsa...
anlatamaz ki!..
geçmişten dem vurur!...

anlamını saklayan
bir mağaradan,
ifşa ekoları
bekleyemezsin!
en zoru,
en kolay gibi
görünen
inançtır!
insan,
inanmadan yaşayamıyor,
ama,
kulağı iyi işiten bir
Deccal
kapı arkasında
olanların,
kulak arkası edebildikleri de
azdır!...

affettiğince
utanan insanlar,
içinde en kibar
çizgileri
bozanlardır!...
belki...
bak,
belki de
ağızları bundan onca
bozuktur!...

evet,
benim de
iki ayrı değil,
iki aynı
metabolizmam
var_mış... (beden..ruh..)
bazen,
bana da dokunup
da
ağır gelebiliyor_muş
bir iki satır,
bir iki görüntü...

nasır
dediğine üretilen
ilaçlar
uyuşturucu gibi..
en sonunda,
senin tutup da
o kalın ve ölü deriyi
canlı olandan
çekip sökmen gerekiyor..!

nasır
tedavisinden
sıklıkla geçen insanlar,
az sayıda
gülümseyerek
göz kırpabildiklerinden
gayri,
donuk bakışlıdır!...
hem
gözyaşı yerine,
geniş-açıyı
tercih ederler
o deyime inat!...

anlamını
saklayan,
dil ucunda
anlatıp da anımsayamayan,
paylaşamayan
bir mağaradan,
sonsuz bir kuytu
bekleyemezsin...

o,
sonsuzca
oturabilir de,
"misafirlik" de hani
günü biçilmiş olandır...


"yoruldum" da,
"yalnızlık" kelimesi gibi,
sürekli
yağlamak gerekiyor...
allayıp
pullayıp
süslediğince mi
inandırıcıdır bazı şeyler...?

istemiyorum...
inandırıcılıktan
uzak kalan
gerçekçi unutuluşlar gibi...:

yoruldum!
kalbime inen ağrının
krizlerine
bile yetişemiyorum!...

taş
taş üstünde kalmasın,
gemim
kağıttandır,
sonu tufan değil,
telef olur
sizin ezberinizde
diyen
mağaradan,
anla ki o
tarih denen
ezberi sekmeyen
kayaları
taşımaya çalışıyordur,
Sisifos
muyum?
yoksa...
diyen
bir bulanıklıkta...

bunu,
sahi,
bunu anlayabilir misin?...

bu kadar yüklüyken...
o mağaradan..

***
boşver..
boşver...








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder