26 Nisan 2013 Cuma

uyku yoksunu alıntı





Karşımdasın işte... 
Bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni. 
Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim. 
Kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim. 
Tıkandığım o an, 
Elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte, 
Aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim. 
Ellerim boşlukta, ben darda kaldım. 
Ellerim buz gibi, ben harda kaldım. 
Bir senfoni vardı kulağımda çalınan, 
bitti artık hepsi... 

Köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme. 
Bakış açım belli oldu yine. 
Geride kalan, ardından bakar gidenlerin. 
Bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim. 
Dağlara çarptım her esişimde. 
Yollara küfrettim her gidişinde. 

Demiştim sana hatırlarsan: 
'Önemli olan 'zamana bırakmak' değil, 
'zamanla bırakmamak'tir..' 
Şimdi bana, geçen o zamanın 
Unutulmaz sancısı kalır 

Gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim? 
Sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim... 


                                                                                n.h.r "bir fotoğrafa" 


25 Nisan 2013 Perşembe

konuşlanamayan! al_ıntı...: dinleyiş...


" o telefona çıkma, o kapıyı açma
  ona dokunma
  sarnıcı besleyen suyu sonsuza
  sakla, sende sürsün aşk" / g.a.- "saklayan kadınlar şiiri" !/ ...

24 Nisan 2013 Çarşamba

kitabımla konuşuyorum. ..




"hiç gürbüz
 hiç pembe yanaklı
 sayfalarımız olmadı mı bizim?
 biz hiç mavi kalacak bir mevsime
 çıkmamış mıydık yorgun yokuşlarından
 kışın?

 kendiliğinden gelen sözcüklerin misafirkiğini
 ne çok severdin,
 nasılsın...
 bugünlerde ben iyi gibiyim
 yorgun gri kaideler arasında
 hüzünlü bir yeşilim,
 ya sen...
 sen... nasılsın?
 göğsündeki ağrılar nasıl?
 iyi misin?"

                       / birhan keskin/'kim bağışlayacak beni'/
                        hüzünlü gezinti güvertesi III



* bir güvertede yol,akışın tersine bakmaktır bazen...
   fazla uyku kaybı-sen uyurken ben rüyalar saydım- bir tür tin anemisi..
   sözcüklerde seslenişlerde bir haber haller bundan mı?
   bilmem...ben bakıyorum...

*gün/nisan biterken,mevsim gülüyor alı al kavgalarda...


* vadeli hesap-mevduat değildim ben...



*bazen en billur anlatı:   yorgunluk...


19 Nisan 2013 Cuma

meğer...




bir keresinde,
bir sabaha çalan vakitte,
bir kadın,
kaçar-ayak bir arabanın
kaputunu sıyıran yumruğuyla
bağırıyordu:

- n'oldu ulan? n'oldu? ... /... ... ..........................................................

**
sahi...


n'oldu?/ ezme misali bir gülümseme tınlamalı burada...


bazı cümleler,
imla hatası kabul etmez...
o
gibi,
onun gibi bir şey...

bulup da
kaput misali sırtına
vurup
soramadığın oncasıyla,
bir ömür
taş sektirirsin
bir
bulantıda...

***

düşünceyle varlık salınımına vurunca,
okuyan çok!...
hızlıca bir tarama bile
okumak sayılmaktadır ya...

dinlemeye mecali
yok
kambur-üstü
bedenlerin!...

öyküler dağa kaçmış,
erkanına sabrı olmayan
dünya
yanmış,
bitmiş de
kül
olmuş...

***

her öykü
aynı
fısıldıyorsa,
"meğer" dedinse,
hiç bir ninni paklamaz
inandığın uykuları...

***

yok bazen
seviyorum felsefi dalgaları,
daha içten
bir sıyrık sanki,
söyleminde gümbürdeyen
naralardan!

***

gün...de bir kadına:

emanet,
süresi dolmuş
dışsallığında,
bir hokus pokusla
incinmeye dönüşür,
bazen! ve şaşırtıcı bir
bakışta!

- buradayım aslında... ama al bunu! durmasın bende! ... bence sende dursun!...

içime kaçan ses: "bu kadın..nereden? niye? nasıl bu cümleyi kurar?...

en güzel sarılış, tanışıklığı sandığın anlamından sıyıranadır..!

( - yok...dolmadı o gözlerin-iz de! ben öyle sandım.. mı?)

- al... yoksa ben, kendi kütüphaneme bağışlayacağım!...

* sorun değil!.. ama.. dolabınızda nasılsa...

-dolapta sonuçta!.. ne olur bilinmez! kıymetli..al sen bunu!...

şaşkınlıkta karşılaştığın yüzleri asla unutmazsın!...
bu,
yitik bir hafızaya,
buruşturulmuş,
cep harçlığı hissiyatındaki
tıkanıklığa
illa bir dua,
bir bedel
bir a-dalet arıyorsan...
değerdir!...

* teşekkürler!.. emanetime, emanetiniz gibi bakmışsın_ız!..


arkadan bir ses hani,
olmazdı! olamazdı!

- o.. senin..sen..zaten...!

                                                     kadın!
                                                     okuma imkanı bulunamayanlar da,
                                                     belki zamanda
                                                     dağılır parçalanır da ulaşır,
                                                     sağol!...


***




                                                                        artık geçsin nisan/ 2013






12 Nisan 2013 Cuma

nisan yağmuru/!...





" sen yağmurlu günlere yakışırsın/ yollar çeker uzak dağlar çeker uzak evler/ıslanan yapraklar gibi yüzün ışır/ışırsa beni unutma"

Bilmekten korktuğum cümlenin her tekrarında, şu cihan ayaz,avaz!


Ben
Sana kızamadım,
Oturdum
Okudum...

Kızamadım,kızamazdım -koşulsuz buyruk!-
Sevdiğin sandığım şiirleri
Okudum

Kızmadım,
Boğazıma toz kaçtı,
ondan ağladım!...

kızmadım,kızamadım ben,
akılda tutmak için karanlıktı
oysa,
ben sana patikalar anımsadım

ellerim dalgalandı,
kalem
düştü
kızamadım
koltuk pervazında
öldü bir mürekkep
 balığı,
kızamadım,
karıncaları
dinledim
kararımca...

"Alır yürür sıcak mavisi gökyzünün/ kuşlar döner uzun yağmurlardan sonra bir gün yer sızlar yanar içinde büsbütün/her şeye rağmen ellerin üşür/üşürse beni unutma"


bu yırtık monologda,
bilir misin, kızamazdım ya sana!...bu..
bu
söyleyemezdim
özleyemezdim
isteyemezdim
seslenemezdim
kırılamazdım
bekleyemezdim
bu
yetisiz hikayede
bilir misin?
...

Balansı şaşar ruhun da..."bu..." deyip anlatamadığımda-boğazıma toz kaçtı bağışla!-sen gibi,bir sayfanın ucu olur, katlanırım...

"yeni dostlar yeni rüzgärlar gelir geçer/yosun muydum kaya mıydım nasıl unuttular/kahredersin başın öne düşer/ düşerse beni unutma/ g.a


Kızamadım
ben
oturdum
sevdiğin sandığım
şiirler okudum
uğultular kondu
yanağıma
"gitmeli"
dedim,
Sen,uyuyordun bir y_amaçta...
Karıncalar alındı.

     
ankara/nisan/2013

10 Nisan 2013 Çarşamba

hatırlatılan alıntı_lar..: her geceye bir tutam...



"adam senin böyle ilk gündüzden
 sulayıp biçtiğin çayır çimen
 üç güne kalmaz tazelenir
 adam senin böyle kuşluk vakti
 ürküttüğün serçeler-iş olsun-
 akşama kalmaz unutur

 benim bir nokta kırılmışlığım
 gözlerimin ardında büyür durur..."  / g.a

8 Nisan 2013 Pazartesi

...




hiç
okuyamadığın şiirler
de
vardır...
kavramlar
zehir zemberek
geçer aklından
durmadan...


sonra...

çarpışır_sın...

garip..

7 Nisan 2013 Pazar

öfff!: mecburi beyannat!...






pek sevgili kadın, pek sevgili erkek/ bu ayrıma dayalı olduğundan!.. yoksa başka türlü iletişimin cinsiyeti çok daha sahih gibi!...:

bazen dinlediğin hikayeler
bir süre sonra
bunaltıcı olabilirler...
merhemim yoktur kelime süreyim!
olayı felsefi-politik bağlamda incelemek de bir yere kadarmış...

bir kez daha yinelesem...: kimse kimseyi kimseyle kandırmasın!...

ego boşluğu yaşayanlar, ergenlik de bir yere kadar!

çok büyümüş, çok acı çekmişler_?_: Duygun yoksa, mantığına sarılıp uyu! Dürtme anlamayacağın narları! Dürttünse de tanelerinin sorumluluğunu al!.. çok bil!çok çalış.. eyvallah.. ama edebi tesellilere gerek yok!.. / ha onca inanmıyorsan, haydi o vakit, bir başına yaşa!

"bitim sende" misali dokunup da kaçanlar: acaba nereye ve kimden kaçıyorsun? kendinden gibi sanki!.. ondan başkaları üzerinden kaçıp da, o başka_lar_sına durduk yere rahatsızlık verme!

sorumluluk almayım paniğinde saçmalayanlar... alma, demek sen hayatı anlamamışın...!

miskin!suskun!sıkıntılı!çelişik!: valla ben de bir şey anlamıyorum senden... bu da bir yere kadar...!
***
beklenen görevim bu muydu?... / kaçmak gerek bazen.. öyle mıh gibi susmak!!!!!!!

sıkıldım!.. bu kadar..
gece falı, gündüz Güzin ablası gibi oldu!...
dağılın!...

6 Nisan 2013 Cumartesi

ödünç şarkı...



hatırlamak için
düşümden geçirdiğim
sesine
denk gelen
şu kuş
sen
misin?

(bir gölge...)

gecede,
gecelerce
utanarak
uykularımı ben
sana
kemirdim / kim geçirdi ilmeği boynuma? ve ne hakla!?/

(bir ağaç...)

başka bir adın yolcusuydun,
öyle yazıyordun...

şimdi
ben
kimin
şarkısını
çalıyorum?
çalıyor muyum?..
bilmem...

bir balık ağladı,
bir okyanus kurudu sanki...

bir dal...
bir ilmek...

( hatırlamak, sabaha...: bEnİ o şArKıDa bUl...)

gündüzünü şaşırmış gece düşü.../





yaban eller de
olsa şu şehir,
çünkü
yüzüm
çünkü
ayaklarım
şehrim bildiğimde
gülümser
ancak...

yine de,
itiştirmediğinde
görür
duyar
anlar insan
tanışmanın
sancısıdır
bunlar:

hiç bir şehirde,
geceleri böyle temiz ötüşen
kuşlar dinlemedim...
şaşırmaktır
anlık mutluluklar...

: )

mühürlü melankolik mevsim d_üşü !...



bazen
ben de vişne ağaçlarına küsebilirim
hep o mu şaşırtacak,
mevsimi yanıltabilirim...
ikimizin birden sevinebileceği
bir gök olsaydı, şiirler hırpalanırdı sanki..
bize bahşedilmediğince
en ısrarcı olduğumuz yalan neden
acı bağlamı kör düğümümüz?
fotoğrafları yarıştırır olduk be!insaf!...
şimdi bir somon ekmeğin kavgasından bahsetmeyelim isterseniz,
günde kaç öğün-vnç- dövüyoruz birbirimizi?
ben de bazen,
hatta çoğunca haddimi bilmeden
size cahil kalıyorum!
ömürde kaç öğün-vnç-birbirimizi yor-um-uyoruz?...
hermesliğimiz buncaymış,
inanmadığımız yedinin katlarına gömüyoruz birbirimizi
ikimizin birden sevinebileceği bir gök olsaydı,
şiirler hırpalanırdı sanki!

bazen ben,
belki çoğunca,
bir
iğde ağacına daha çok
inanabiliyorum,
birbirimizi hep ve her defasında,-
kasıt tanrıya özgü değildir!-
yanılttığımızca...

ikimizin birden sevinebileceği
bir gök var_dı...
uçurtmaları
hatırladığı_mız_nca!...
bazen
B
a
Z
ı
b
A
z
I

ben de kaybolabilirim,
usulca...

                                                                                                        ah! nisan 2013
                               

5 Nisan 2013 Cuma

mühürlü melankoli:k_alıntı






"Göze çarpmayan bir sözcük bduk seninle
 Ve dedik ki: Dokunuyorum sana.
  ...
  Sanki yokmuş gibi ama çekip gitmez hiç değilse."/ Brecht,Aşk Şiirleri/ Birinci Sone



"Yalnız ve yalnı o akşam güzeldi herşey,küçü
  Ne daha önce,ne daha sonra..."/Brecht/Aşk Şiieri/
                                                           Seni Hiç Öylesine Sevmemiştim

4 Nisan 2013 Perşembe

aH_ rı ela...





aH mİLeNa…




“… bilinmeyen bir şeye karşı duyulan korku ile kaplıydı yüreğim. Kesin değildi, çünkü benim gücümü aşıyordu…”*


- Ah Milena, bu neyin kahrıdır? …


Gözlerin küçülüyordu gülümsediğinde senin, benimkilerse kabak çiçeği. Bir ecel kurmacasında değildi düşüm, ne de korkumdan umudum bir fayda... Mekânsal ıraklıklığı gönül dağı belleyip, Freud’un fısıltılarına kanmadıydım. “Çıkar”mış ya hani bir yerden…


Ben, adına fal açılan yollara inanmadım sevgilim.


Bir adam, saçındaki tozu, dikizinden beni düzelterek silkelemişti. Ben ona kırmızı kalemler kırdım, o tik tak’ı aksak bir zamanı gözetledi.


-          Giderken beni uyandırma!... Nasılsa sırtına döndüm yüzümü…


Benim manzume olamayan, alt alta sıralanmayıp, üst üste örtünen kelimelerimin lastiği bozuktu belki, sen elinde bir kafiyeli demir çubuk, duvarıma vuruyordun, çatlakları düzelsin diye!


-          Kendi çemberinin merkezi, uzaklığı sabit noktalara eşitler adam. Ağrının içinden geçmeyip de, acına kapaklandığında, başkasının çatısı, senin pencerende dam kalır!...



“ Hayatta hissettiklerimizi, düşünceler biçiminde hissetmediğimiz için, hislerin edebi, yani zihinsel çevirisi, bu hisleri anlatır, açıklar, çözümler, ama müzik gibi yeniden oluşturmaz; oysa müzikte sesler, sanki benliğimizin yönlenişlerini aynen yansıtır, duyuların o içsel uç noktasını yeniden üretir…/  m. pRoUsT


Bir adam - hep bir özneyle toparlanmak istenen dağılmış hislerin içinde, gönderimi her kimse kimdi o şiirin – kadife elleriyle dokundu_n bana! Eller, o aynaya inat, yaşanılanın urganıydı çünkü; ben en çok ellerin_den utandım…


-          Karanlıktan korkmaya utanmam! Dur ben gömerim yastıklara başımı, fazlaca sıkınca hayallerini, yıldızlar çıkar nasılsa… En çok aklımda tutmak istediğimsin ya ondan sürükledim adımlarımı bunca… Yanımdan kalkarken saçlarıma dokunma!... Sonra, zihnimde filizlenen beyazları kapatamıyor hiçbir renk!...


Bedenimden utanmaya korkmam!... Bu öyküde bir terslik vardı!... Elim bir boş uzamda ipi çekilirken, vazgeçmediğim masallar çalmalıydı kulaklarımda…  Utanmadım… Korkmadım da!... Bu öyküde bir terslik vardı!...  Parmaklarımda ıhlamurlar filizlendi!...

                                           

                 -bağlama tınısı zihnimin: “uyuma! Hala yaşayan bir şey var!... öl!...bu diyalektik bir şölen olur!”


Ölçüyü kaçırdığında, en keskin acı tarçındır… Ben damağımı uyuşturmuştum; sense bir tutam oldun… Unutmadım! Yalan olur bazısında renkler; ben o ince çizgide  küçülse de kaybolmayan sonsuz nehirler öptüm… Kimsenin bir neferi anlamaya tahammülü olmayan zamanda, ben seni ancak susabildim; nefes alışıma saldım.

-          Ben… en çok ellerimden ve ayaklarımdan utandım!... sığamayan şeylerin daraltısı… ! Ama yokladığım ve bulduklarımı kavradığımca, o hicap dudaklarımda dağıldı bilyeler misali…


Kalbinde dost meclisi… kalbinde yanan yüzler… kalbin, kayıp ölüler diyarı… kalbin terk-i yarının, mantığından taşan kareleri… kalbin, merhemin tarihi geçmiş tanıklığı… nasılsa, öyle atıyordu, kulağımda öyküler...


Ben sana kaybolarak geldim… Çarığı aksak, öksürüklü bir kadın… Çekiçle kırdığınca dağılan o kokuda bağdaş kurdum! Kapından kovdular, adın-sanın bilmeden öykü özeti dökümanlarda uzmanlaşıp uzlaşanlar… bacanda tüten dumanda boğuldum ben!... Sen kazımak isterken harlandı körük…


-          Bana başkasına kızgınlığımı sordun, kendini atladın! Üzülmek mi?... Aranmadığın kalbimde bir Arap atı… Ben onu o gece bir tüfekle kovalıyordum!... Üzünçse, buydu en fazla..


Haramdır bellenende, susmak, terk-i diyarsa, yorulmak da kötü yazgısı-savrulanları toplamak!...- ne acı, oysa bu esas, ne acı…- ben bir karanlık ıslakta adımlar boyu rüya oldum sabaha, sana yazdım. Sen, elinde firkete, çatlaklarımı taradın!..- 


Bütün yanlış anımsamaların telaşına inat, can çekişte tek perde aralığı-sormam! sormayacağım!... tenimde kalsın...sarhoşluğun da boşlukları, titreyen bir yanı vardır! sızmak, bazen ertelemektir! - şimdi sormam geceyi! İnsan bunca huzurla ölmek isterken, soru dediğin bu sarmaşık zihine bile haramdır!- :


Sol omzumda, dudaklarından bir yanık türkü…



" Her şey kolayca, korkunç bir şekle bürünüyor. Acıdan kurtulmak bile..." *

                 - ah Claudia, bu neyin kahrıdır?...

* f.kAfKa_ mİlEnA'yA mEkTuPlAr

* L'avventura- m.aNtOnİoNi's

                                                                                                                   bir tarihe.../16.03.2013

1 Nisan 2013 Pazartesi

artık...alıntı...



" her hikaye bitebilir ansızın,
  bazen tam alışmışken..."