9 Mart 2013 Cumartesi

titrek...1...




nefesini öyle bir tutar ve içinden geçirirsin ki... bulanıklık ve netlik arası o "an"ı dijital bir uyarı sonlandırır... insanlar da işte bazen...

denklanşörle temasın gibi... zihnin biraz olsun titrerse, netlik de bozulur...

"Kazıkçı Ahmet" vardı mahallede... iki dükkan yanında da çolak Ahmet... Çolak, bilardo salonundaki Ali Şen'di yeni yetme imgelemimde... ince ince süzer ve sıkça elerdi dükkanının girdi-çıktısını... öbürü hep cebindeki hesabı kırıştıran kolundan olsa gerek, O'nda yoksun olan diğer kolu değil de, kadife bir bakıştı... ama en fenası, bir kere bile göz göze gelemediğimiz Ahmet... çocuk bildiğinin, ekmek almaya yol parası bellediğince koşuşturduğu kapısı hep aralıktı; dışarıdan değil de, içeriden üfürüp duran bir hayal kerhanesi... kaç bozuk sakız, düşen dişimize dolandı da, dolgusu bile afilli vitrini oldu Ahmet'in... Her seferinde sokak boyu patlayan aynı çatapattı işte, adreslerin kumaşı leke tutmuyordu...

kurduğun her cümlenin adı önceden konuluyorsa, belki de metafordan başka çaren kalmamıştır!...
reel olma iddiasındaki her harfin kökü kurutuldu sanki... "anlıyorum" dediğinde, o "an"da bile olamadığınca unutmak seni... küf kokusu fena! çay saatindeki masa kurgusunda kulak çöpü kalıyor her güzel anlam..

bir de mahallenin düş simyacısı vardı... sıraya girerdik uygun adım... yosma kapılara inat, bir er_i bir kilit  kapı önünde bizi dizelerdi... katlarından yoksun, bir giriş bir oda evlere alışıktık da, bu minyatür sığınıştan esin almış olsa gerek, paçası düşük sümüklü rehberimiz bize Türkçeleşmiş cüceleri anlatırdı... bir keresinde ağzımın açıklığına hayretliğinde bir dede durup sormuştu halimizi... terliklerine takıla takıla topuklama çabasında rehberi yitik seslerimizle, _insan sanki ya korkudan ya da yorgunluktan özetler ya hep_ kopuk cümlelerin kurbanıydık...
- "olsa olsa o cüceler sizsinizdir... hadi! evlerinize! pamuk anneleri bulmaya..."

evin içi çolak yanlarımızı toplayıp da, öbür kolumuzun uzandığı hep ötedeki lekeli bir pamuk şekeriydi... bakırdan cahil imgeden zengin o simyacının, hokus-pokus borusu paslıydı...

sahi...anladın  mı?...




insanlar da işte bazen...

denklanşörle temasın gibi... zihnin biraz olsun titrerse, netlik de bozulur...



... ....



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder