4 Nisan 2013 Perşembe

aH_ rı ela...





aH mİLeNa…




“… bilinmeyen bir şeye karşı duyulan korku ile kaplıydı yüreğim. Kesin değildi, çünkü benim gücümü aşıyordu…”*


- Ah Milena, bu neyin kahrıdır? …


Gözlerin küçülüyordu gülümsediğinde senin, benimkilerse kabak çiçeği. Bir ecel kurmacasında değildi düşüm, ne de korkumdan umudum bir fayda... Mekânsal ıraklıklığı gönül dağı belleyip, Freud’un fısıltılarına kanmadıydım. “Çıkar”mış ya hani bir yerden…


Ben, adına fal açılan yollara inanmadım sevgilim.


Bir adam, saçındaki tozu, dikizinden beni düzelterek silkelemişti. Ben ona kırmızı kalemler kırdım, o tik tak’ı aksak bir zamanı gözetledi.


-          Giderken beni uyandırma!... Nasılsa sırtına döndüm yüzümü…


Benim manzume olamayan, alt alta sıralanmayıp, üst üste örtünen kelimelerimin lastiği bozuktu belki, sen elinde bir kafiyeli demir çubuk, duvarıma vuruyordun, çatlakları düzelsin diye!


-          Kendi çemberinin merkezi, uzaklığı sabit noktalara eşitler adam. Ağrının içinden geçmeyip de, acına kapaklandığında, başkasının çatısı, senin pencerende dam kalır!...



“ Hayatta hissettiklerimizi, düşünceler biçiminde hissetmediğimiz için, hislerin edebi, yani zihinsel çevirisi, bu hisleri anlatır, açıklar, çözümler, ama müzik gibi yeniden oluşturmaz; oysa müzikte sesler, sanki benliğimizin yönlenişlerini aynen yansıtır, duyuların o içsel uç noktasını yeniden üretir…/  m. pRoUsT


Bir adam - hep bir özneyle toparlanmak istenen dağılmış hislerin içinde, gönderimi her kimse kimdi o şiirin – kadife elleriyle dokundu_n bana! Eller, o aynaya inat, yaşanılanın urganıydı çünkü; ben en çok ellerin_den utandım…


-          Karanlıktan korkmaya utanmam! Dur ben gömerim yastıklara başımı, fazlaca sıkınca hayallerini, yıldızlar çıkar nasılsa… En çok aklımda tutmak istediğimsin ya ondan sürükledim adımlarımı bunca… Yanımdan kalkarken saçlarıma dokunma!... Sonra, zihnimde filizlenen beyazları kapatamıyor hiçbir renk!...


Bedenimden utanmaya korkmam!... Bu öyküde bir terslik vardı!... Elim bir boş uzamda ipi çekilirken, vazgeçmediğim masallar çalmalıydı kulaklarımda…  Utanmadım… Korkmadım da!... Bu öyküde bir terslik vardı!...  Parmaklarımda ıhlamurlar filizlendi!...

                                           

                 -bağlama tınısı zihnimin: “uyuma! Hala yaşayan bir şey var!... öl!...bu diyalektik bir şölen olur!”


Ölçüyü kaçırdığında, en keskin acı tarçındır… Ben damağımı uyuşturmuştum; sense bir tutam oldun… Unutmadım! Yalan olur bazısında renkler; ben o ince çizgide  küçülse de kaybolmayan sonsuz nehirler öptüm… Kimsenin bir neferi anlamaya tahammülü olmayan zamanda, ben seni ancak susabildim; nefes alışıma saldım.

-          Ben… en çok ellerimden ve ayaklarımdan utandım!... sığamayan şeylerin daraltısı… ! Ama yokladığım ve bulduklarımı kavradığımca, o hicap dudaklarımda dağıldı bilyeler misali…


Kalbinde dost meclisi… kalbinde yanan yüzler… kalbin, kayıp ölüler diyarı… kalbin terk-i yarının, mantığından taşan kareleri… kalbin, merhemin tarihi geçmiş tanıklığı… nasılsa, öyle atıyordu, kulağımda öyküler...


Ben sana kaybolarak geldim… Çarığı aksak, öksürüklü bir kadın… Çekiçle kırdığınca dağılan o kokuda bağdaş kurdum! Kapından kovdular, adın-sanın bilmeden öykü özeti dökümanlarda uzmanlaşıp uzlaşanlar… bacanda tüten dumanda boğuldum ben!... Sen kazımak isterken harlandı körük…


-          Bana başkasına kızgınlığımı sordun, kendini atladın! Üzülmek mi?... Aranmadığın kalbimde bir Arap atı… Ben onu o gece bir tüfekle kovalıyordum!... Üzünçse, buydu en fazla..


Haramdır bellenende, susmak, terk-i diyarsa, yorulmak da kötü yazgısı-savrulanları toplamak!...- ne acı, oysa bu esas, ne acı…- ben bir karanlık ıslakta adımlar boyu rüya oldum sabaha, sana yazdım. Sen, elinde firkete, çatlaklarımı taradın!..- 


Bütün yanlış anımsamaların telaşına inat, can çekişte tek perde aralığı-sormam! sormayacağım!... tenimde kalsın...sarhoşluğun da boşlukları, titreyen bir yanı vardır! sızmak, bazen ertelemektir! - şimdi sormam geceyi! İnsan bunca huzurla ölmek isterken, soru dediğin bu sarmaşık zihine bile haramdır!- :


Sol omzumda, dudaklarından bir yanık türkü…



" Her şey kolayca, korkunç bir şekle bürünüyor. Acıdan kurtulmak bile..." *

                 - ah Claudia, bu neyin kahrıdır?...

* f.kAfKa_ mİlEnA'yA mEkTuPlAr

* L'avventura- m.aNtOnİoNi's

                                                                                                                   bir tarihe.../16.03.2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder