24 Nisan 2015 Cuma

yakında!... : ) / sözü verilmiş ve yarısı arşınlanmış kitaptan...







Elindeki küçük şişeyi salladı...Köpürecek yeri  kalmayan kelimelerin günlüğüne baktı. Cemre ne zaman vermişti sahi bu şişeyi?

-" Beklemek" demişti nefesine yuvarlanan tükmük gibi. " Kayıp çocuklarını hatırında tutan anne bakışı gibi! Kimse anlamadı, anlamasınlardı da zaten! Öğütlere boğulmaktansa ben, gökyüzüne baktım! 'Unuturum, geç benden, sen nasılsın?' dedim sana. Sense beni her seferinde bir porselen gibi vitrine yerleştirdin! Senin yüreğin yandığıncaydı bu belki ama... Kırılıp dökülmeden sarılanların öpüşmesi, dudak büküşler gibidir. Bilirsin, hani halam ruju çıkmasın diye öyle öperdi. Günleri saymayı unutmuştum, ben de seni bekleyişimi cebimde biriktirdim. En zoru hani akşam ezanı gibi!Çağırışlarımı biriktirdim. Geldiğince bu taşlar dolusu bir öyküm olsun istedim. Şişede iki atımlık taş kalmıştı ki, geldin..."


Bulut, karşısında kalbur gibi duran adama bunları söylerken, şeytan tırnağı arşelerden parmak ucundaki nasırlar dökülüyordu. Cemre'nin öyküsünü birine anlatmak, son yazdı ve bir mevsim eksik kalacaktı adında artık. En çok rüyalara ve şiirlere inanan bir kadını bırakışı mıydı bu? Yoksa sonsuzca sarılışı mı?

- Sizi hiç affetmeyecek, belki beni de...Ama sizi görmeye gelecek! İçinde kırılacaklar var, dikkatli yerleştirin onu ömrünüze!    

...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder