26 Ocak 2013 Cumartesi

hadsiz, hüdutsuz...





korumak istediğimce,
düğmemi ilikleyip sustuklarımı,
şimdi,
ne gömüyorum,
ne unut_muş gibi yapıyorum,
ne de buruşturuyorum...

canı yanınca
insanın,
yakanın
yarasını koparır,
hatırlatmak içindir bazen,
"anla!" diyebilmek için...

("aşk zamanı yaraları"...)

şimdi,
yalnızca,
müsadenle,
müsadenizle,
"üstü bana kalsın" bir sürüklenişin,
"sahih cümleler
korkuturlar"ının hadsizliğini
yaşamak istiyorum:

seni hüdutsuzca seviyorum...

tam da burada, hadi bırakın kırmızı kalemleri, üstü çiziksiz kalsın şu cümleler... kalsın.. bir seferliğine, yorumun karambolünde, öznesinden kopuk, nesnel bir söyleme dökülmeden..."geçer" nasılsa.. gelir-geçer tablosunda erir gider..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder