16 Aralık 2012 Pazar

eve dönünce ne tokat..ne dövmek bu!... siz..yanlış anlamışsınız!...




kar ...
yağmak istiyor da
yağamıyor...
en çok onu mu anlıyorum ne şu günlerde...

yağmasın!
ıslanmayalım!
çamura bulanmayalım!
dokunmayalım!
yaklaşmayalım!
yerleştirdiğimiz arka planımız ısınsın kuluçkada!
bağırmayalım!
özlemeyelim! (  - şişşşşşştttt! sakın sakın aman ha! söylenir mi o? yüktür! yük olur anca şu zamanda!)
koşarken kaydırmaz ayakkabı zincirleri çıkmış,
onlardan takalım mümkünse!
yoğunuz! yoğunuz! yoğunuz!
daha da.. ve daha da..ve dahası da!....
birbirimizi anlamayalım da,
sınayalım!
"neden öyle dediniz?"
"söyleyiniz ben anlamadım?"
"neden öyle baktınız?"
"neden öyle kaçtınız?"
neden öyle çektiniz saçımı?"
...........................................................................................

insan yaşıyla değil,
en çok insan,
gerçeğe kapaklandığı yüzüstü
acılarında
unutuyor kendini,
en çok öyle büyüyor...
ama büyümek sıkıcıdır...!
büyümek, iktidarlaşmaktır!
buradan en gerçeğinden
bir kutupsama yaratmasak: büyümeyi olumsuzlama=çocukluk...
tıh!
çocukluk,
kaçak katlar gibiydi..
dert o değil hoca!...

bir amcayla rastlaşma hali,
muhakkaktır ki bir yere ulaşma halindeyim..
bir cümle kuracak oldum,
amcam başladı anlatmaya...
ben önce
telefonumu, saat, falan kurcaladım..
sonra..
yüz yüze geldiğimizde,
öyle bir baktı ki bana...
çantayı koydum utanan yamacıma...
dinledim...
sadece.. sade dinledim!...
"canına yandığımın" derler ya hani,
tek dileği de buydu...
dinlenmek..! - her iki anlamını da içeriyordu üstelik...-
ayrılırken ettiği hayır dualarında,
bu sefer o yüzüme baktı
aynı "yüz yüze rastlantı"da...
aldık selamlarımızı...

üretelim!
ama.. birbirimizi tüketmeden!..boğmadan!..
üretim dediğin,
kapıların çarpa-çarpıldığı
umursuz hallerde
bir borsa anarşisine- evet..! anarşisi diyorum ben buna, her söylem kendi
zihni-sinir sorgusunda soru üzerine
soru halini alıyor!...-
dönüştürmeden!
belirlenmiş misafirperverlik,
aniden çalan kapı zillerine sağırdır!
o kadar ki,
merkeze kayıverir!...
kendinden kurar her şeyi!
biri mi var?
orada,
o eşikte?
biri,
yok burada "hoca" değil,
"dost"
ne mutludur ki en budalasından!
şey demişti: "ama O'nu görmemiş gibi yapamam"...
keşke yalnızca "görmemiş" gibi olsa!...
-miş gibilerde
bütün şimdi'leri yedik!...
kavramsal bilgi yığınında
unuttuklarımızı
örseledik daha da!...
o kadar çok açık anlam istedik ki!
yok ama!...
eğer o -bendeki tek ak sakallı dede ise,
yok öyle değil o gerçekçilik!
acına sıva yaptığında,
örtüp de görmediğin değil
ehl-i keyfince!...o kadar da soğutulmuş değil!


kar bu...
cinnet zamanlarda
bir Batı mevziine yerleşip de
kıyametten korunanlara
yağamıyor herhalde!...
kıyam_ı kıyımlarda
unutulan şu zamanda
kıyamet borusu
paslandı!...
ötmez!...
meraklanmayın!


o öteli
çok zaman oldu
-şimdi inadına bütün sıfatları belirli zamanın!-
sevgilim!....




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder