2 Aralık 2012 Pazar

"öTeKi" mİ dEmİşTiK?...





Nereye koyacağız şimdi yüzlerimizi?

Üzerinden atlayıp geçtiğimiz o çocuklar, zaman-aşımı ironisinde_aşınım da bir süreçtir oysa!_ “neyin kefareti?” bedenlerinde, haddi-hukuku-hududu yoksun bir zaman taşıyacaklar.



“Tanrıya inanıyor musun?” sorusuna “İnanabilmeyi dilerdim” demişti bir adam.

Cennet denene inanmayı dilerdim. Kuyulardan, toprağın kökünden, sokak aralarından, kayıp gömülerden kopup gelen çocukların, Themis’in gözleri bağlanmamışken daha, ilahi adalet yalanının laneti yağmamış-yağmalamışken henüz, ninnilerin hakkını verir gülümseyişlerinde unutsunlar dilerdim o mağarada bizi!... Gözlerinde güneş gülsün, kavruk tenlerine inat!...

Hiçbir bakışın dokunmadığı, teğet bir tükürük olup da akan sorumlukta, yüzümüzde, “kendimi öldürecektim ama annemi düşünüp vazgeçtim” diyen o çocuk bağırıyor!... Nereye koyacağız? Tek bir tanrı vusul bulmuyor öteki bir bedende! Başkasının ölümünü ölmüyor öznesi-piç bu zaman.

Bir kefaretse eğer, onlaradır şimdi eğik-bükük yüzlerimiz…





“Onlar, kan, ateş ve gözyaşı içinde, duvarların karanlığında ışığı ve suyu aramışlardı…”  
                                                                                                                                Yılmaz Güney

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder