2 Aralık 2012 Pazar

güne dair olanlara ve hoş sohbetlere...!



birbirimize karşı kurduğumuz her tümce
bile bir inşa...
ideolojik olanın dolambaçlarını kurcalamak bugün...
siyasal bağlamsa,
evet,
ben "insanlık durumu"nu birincilleştirmiyor,
bu yaşananı-A.G- bir tavır olarak nitelemeyi tercih ediyorum!..
ne demiştik, sonuçtan geri-dönümlü yapılan çıkarım, belki de gerçeklik-olay akışı-geçmiş... diye atfedilenin olumsallığını kapatıyor..
ve yine, tavır dediğimize de, eleştiri sunmayı, "zamansızlık", "ama şimdi bu haldeyken" gibi nitelendirmelerle, esas gerçekliği perdeleyip yüceltiyor, o tavrın mensuplarını insanlık durumundan, ajitatif bir drama dönüştürüyor, vurgunun gerisindeki diğer vurguları kaçırıyoruz sanki..
özdeşleşme sorunsalı...

hem ne dedik sonra,
arzu mu...
kurulu bireysel kodlanmaları yıkmaya dair bir söylem kurma çabasında,
birine çarpmak... sonra benzer söylemde buluşmak.. sonra, söylemden pratiğe geçişteki kabullerin,
dallanıp da budaklanması... çelişki üzerine çelişki!.. kendini koyup da merkeze, büyüteç altına alınma istenci.. o arzuyu yakalamak, gerçeklikle çatışıyorsa.. ve fakat aynı zamanda da bir arzusal ütopya bolluğunun kümülatifliğinde sınıktı: aslında o arzu yığılımının, gerçekliğimi daha çok avutması, artık bana o konumumu daha bir savunulur daha bir hatırlatılır ve hatırlatır hale getirmesi! bir tür pekiştirme halini almıyor mu?... yoksa basit bir riziko değildir sözünü ettiklerim!... ve aynı zamanda da, karşımdaki "öteki"nin durumunu da, yalnızca kendi arzum üzerinden kurmak, kurgulamak.. üzüntüsünü, elini uzatışını, aramasını, bir cümle kurmasını.. durmaksızın kendi arzu çemberimin sınırı olmaktan çıkıp da işte bir tür pekiştirmesine dönüştüğü o mevcut durumumum üzerinden, bir de tutup, "seslendiğim! çağırdığım"ın tanımına, duygularına, kişiliğine, yapıp ettiklerinin yorumuna evirmek!...
teorik olarak yapıp-edip, elimizi uzatıp da çağırdığımızda gelmeyene onca laf sıralarken, öznel pratikte hunharca savrulmak!.. çağırmak, seslenmek, sonra da tebeşirle sınırı çekip, o sınır çizgisinden yalnızca kendime uzanan okları kalınca iliştirmek!... 
ne demiştik... böyleyse eğer.."arzusu kalsın..arzusu batsın..."

ve "bir kez daha konuş Althusser" hayranlığı değil, nara ve nidası!...

"kadınlarımız" diye haykırırken,
arzunun o kaba nesnesi haline getirmek..!
***

güzel bir gündü...!...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder