23 Aralık 2012 Pazar

günden dökülenler...




1.

köprü-üstündedir
bazı ayrıntılar... ve altındadır
görmeye yüz çevirdiklerimiz...
oturuyordu,
köprü sakin,
köprünün pazarında yarısı aydınlık bir
hüzün...
köşeyi dönmeden,
durdum...
başı öne eğik, bakıyordu anlamı sakin rüyada gibi...
bekledim,
o da durdu..
köşeyi ağır adımlarla alırken ben,
karşı çıkıştan da belirdi birisi...
o, aramızda kalmışlığında,
sırtının arkasından flütünü
çıkardı...
geç kalmacasına dinlenirdi şimdi bir pazar!...
iki eline yatırdı,
bana ve diğer "gelmekte olan"a
baktı yan gözle...
dudağına götürecek gibi oldu,
sonra yine yatırıp iki el boyu,
taş zemine koydu...
tam önünden geçiyordum ben,
tam önünden geçiyordu karşı çaprazdaki...
üçümüz de durduk...
baktığımız yalnızca
yerde uzanan flüttü...

***

2.

üzerimize
katliam,
üzerimize sayısız ölü toprağı serpilmiş de...
avuç-dışı silkeleyip,
süpürmek değil,
süpüremezsin kırıntı sanıp!...
tüylenmiştir zaman!...
üzerimize
serpilmiş
onca
yokluk...

***

3


"denklemleri  A4 kağıda yaz ve duvarına as! sabah-gece-gündüz onlarla karşılaşınca, ezberlersin de"...
böyle demişti lisedeyken benimle boğuşan matematik hocam...
ben.." ama ben duvarlarımda, şiirlerle, şarkılarla, kayıplarla, hep kalanlarla karşılaşmak istiyorum" diye yakınmıştım...
Şanslıydım ki biliyordu yamacımı... "ertele! bir süre.. mecburiyetten"...
duvarlarım  beyaza çaldı!...
= , =, =...
sabah-öğlen ve akşam...
hiçbiri benim yamacıma eşit olmayan
onca şeyi ezberlemek!...
hayat kurmak dedikleri hedefte,
acıyı azaltmak için...
bir zaman sonra,
artık yalnızca hiç anlamadığım trigonometrik hayaletlerde
ve üçgenin bütün açılarında
bir hafızada,
unutmuştum esas acıyı,
esas dokunuşu...
ne fotoğraf...
ne şiir...
ne yüzler kalmıştı...
rahattı böylesi elbet..
kurulmuş ve pili bitmedikçe
çalacağı belli olan saat misali...
şans eseri kazandığım o hayat belirteci_?_
sınav sonrası,
pijamalarımla sokak sokak koşmuştum...-)
babam elimi sıkmıştı yalnızca,
bölümümü zikretmek istememişti...
sonra o odaya girdim...
beyaza kesen,
parmak sallayan ünlemlerin hepsini
öyle bir hırsla yırttım ki!
hiç bu kadar zevk almamıştım şiddetten!...
bütün denklemleri yırtmak!...
sınav kalmadı...
sonuç kalmadı...
ferahlık kaldı!...
mekanik bir algıda
gördüklerimce değil,
hatırladıklarımca vardım,
hedonist kaçışta,
acının da bir adı vardı ama!...
denklemi sarsan!
sarssın!
ne kaldı ki enformasyon yığınında?
ne kaldı ki?
sarssın!
denklem dediğinin
sığınağı
en çok seni eşeler!...
"ama aşk bu denklemi sarsar"
...
başka türlü bir anlamsa...
açmak "varım" deyişi...

***

" ... 'sıfır riskli aşk'; rastlantıya, beklenmedik olana yer yok... Aşka çağdaş güvenlik kurallarına göre hazırlamışsanız kendinizi, rahatınıza uymayan ötekini başınızdan savabilirsiniz. Acı çekerse, bu onun bileceği iştir, sizi ilgilendirmez, öyle değil mi? Demek ki çağdaş yaşama ayak uyduramamış biridir.  .... Kaldırımdaki çukurlardan metro koridorlarındaki polis denetim noktalarına, her şeyin "sizin rahatınız ve güvenliğiniz için" yapıldığını söylediklerini fark etmişsinizdir. İşte ... sigorta sözleşmesi güvenliği ve kısıtlı zevklerin rahatlığı. / ... Kendi başına ele alındığında yalnızca karşılaşmayla, neredeyse hiç önem taşımayan bir başlangıç noktasıyla, sadece benzerlikten değil, ayrıca farktan da hareketle, dünya deneyiminin yaşanabileceği öğrenilir. hatta bunun için bazı şeylere katlanmak, acı çekmek bile kabullenilebilir. " ... ... ... / "Aşka Övgü", Alain Badiou

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder